Yazar, uzunca zamandır kimi milliyetçilerin, daha doğrusu milliyetçiliği temsil iddiasındaki mekaniğin sinir uçlarına abana abana yazıyordu… Onların aslında ideoloji zannettikleri, çağı okumaya uzak, dondurulmuş, adeta ‘içtihat kapısı’ kapatılmış, sloganlardan ve basit davranış kalıplarından ibaret dünyalarına çomak sokuyordu… Üstelik alacağı tepkileri, yalnızlaşma tehlikesini, belki de yaftalanma ihtimalini bile bile ama çekinmeden, yutkunmadan yazıyordu…

Seküler Milliyetçinin El Kitabı, fazlasıyla rahatsız edici! Tembelliğe alışkın yanlarımızı dürtüyor. İdeolojiyi ve siyaseti beleşe getirmiş, milliyetçileri sadece ‘eleman’laştıran, ‘itaat’i kutsayıp ‘bilgi’yi kovan, ‘özgür düşünce’yi ‘tabular’la boğan tassubumuza saldırıyor. Yüksek volümlü bu itiraz ve öneriler, ‘mutlu ve gururlu’ görünmeye çalıştığımız sanallığımıza kastediyor. Üzerinden kadastro geçmiş siyasi coğrafyamızın ‘milliyetçilik’ parseline, tutunabilmek ve muktedir olabilmek için, vatan ve toprak kadar o toprağın üzerindeki insanı, tabiatı, birey olmanın önemini, bilgiyi, üretmeyi, teknolojiyi, kaliteyi, kültürü, hukuku, şüpheyi ve tarihin öğrettiklerini sivri diliyle hatırlatıyor…Ufka bakmayı dayatıyor: İşte bunun için fazlasıyla rahatsız edici!